Dokusunu bırakmış bir anne buldum
Yemeği tükenince yeni dişler isteyen bir anne
Yavruladı durdu kartal kayalıklarında
Dokusunu bırakmış bir anne
Yüzümü yaralarına pulla
Lime lime emzirdiği kusmuk
İç geçiren bir heves
Kokusunu kaldıran kirde
Gece karanlık gündüz aydınlık mı, gece aydınlık gündüz karanlık mı. Bir kuyunun etrafına mı yığıldık yoksa bir mabedin mi. Kente küçük insan diyen bir kuram vardı aklımda -hoş bebek kokuları, çocukların başını okşamak, güzel tebessüm- kentin görünmeyen çarklarıyla Ağır ve yapışkan kan havuzları içinde güne başlayan İş ve işverenler. Napacağız burada dokusunu kaybetmeden napılabilir ki anneyle? Göğsüne basıp kaburgalarına gömmeli bebeklerini ya da çocuklar annelerini alıp seni istemeye gelmeli. Kimse bilmez ama gündüz 12 gibi asıl yoruluyor fahişeler.. Bir defasında karınca ölüsüne içim cız etti/bir çiçeği de kopartıp sana gelmiştim/yan komşum glocku 14 sn’de söküp takıyormuş yeterince işler iyi gitmiyor biraz Yaradan’dan biraz Lacan’dan da Psikoloji okumuştum
İşler.. kent.. anneleri. İyi gitmiyor
Bir dokuyum ben
Kalbim senin al bu da ilmi
Görüntüsü kötü ama hoş kokuyor değil mi
Emre Söylemez, Buzdokuz 2, Kasım-Aralık 2020