Hakan Şarkdemir
Artık kaçmayacağım söz… Sıkıldığımda bile… Artık tutunacağım bağlasalar da beni… Köhne güvertesine batık gemilerin… Sökeceğim kanatlarımı artık kaçmayacağım söz
Dergiler kötü kokar unlu mamuller kötü kokar
Güzellik kendiyle geçinemez
Hiçbir şeyi ışıtmaz özgürlüğe duyulan nefret
Kolonları biçen ilim beyaz cüppeler ve epilepsi kadar dünyam var
Ufacık… karahindiba tablalarının yapraklarına sığınmış
Güneyik demekle arslandişi demek arasında yükselen bir krallık
Bana bir şey öğretmez… çaresiz göz hastalıklarım
Baharı bekleyen bozuk aşiret tohumlarım
İmdadımıza yetişen gerçeküstü paraşütler
Kahve lekeleri ya da imla hataları
“Geleceğin ilerisinde” diyen şık reklam yazarları
Bir şey öğretmez
Güzellik kendinden geçerken şöhretin ellerinde
Beni getiren de götüren de o aslan rüzgâr dede
Çakıldaklar apış araları Ara sokaklarda çürük
Nesneler Bırakılmış apartman boşlukları
Tabloidler kötü kokar Talipler şairlerle sarmaş dolaş
Aşk Ölümle geçinemez
Yalnızca kaşıntıları giderecek kadar
Yalnızca bünyeye iyi gelen şeyler dolu dünyam var
Görünmez Trafik işaretlerim…
Olağanüstü durumların altından kalkan Yeni nesil pelerinim
Zihinde her türlü ampliyopyaya karşı
Vertigoyu kesmek için bire bir
Tinnitusa kesin çözüm
Yararcı yaratıcı yakıcı Zanaat
Bir işe yaramaz Bir şey anlatmaz bana Bir şey öğretmez
Okumuş Okumamış Büyük Küçük Sağ ya da Sol
“Fiilen henüz düşünmüyor oluş” içindeki her fiil
Kendini bir üst model olarak sunan her model
Kendi Kendini İptal Eden Mükemmel Makyaj Seti İade Garantili
Güven vermez İşgal tiyatrosunda Direniş
O Sirk o Burlesk o Travesti
Sistem zaten bunun için var
Sistem zaten bununla ayakta
Sistem zaten doğaya karşı
Korku baskının maskesi Kuluçka makinesidir sistemin Mahalle baskısı bilimsel makalelerin
Tekrar tekrar açılan Sekme basılan Buton düşen Anahtarlık unutulan Fener
Kazayı üreten bu kullanışlı gereçlerle başlıyor benim serüvenim
Bu benim kendi kendime uydurduğum ustalardan öğrendiğim okuma yöntemimdir
Kendini bende boyuna doğrulayan imgelemidir bu benim ikizimin
Bunu ben icat ettim bu Negatif estetiğini hafifliğin
Paha biçilmez Cızırtılı bir grafik çizer
İlke olarak hiçbir yerde olmamak Enlem ve boylam olarak
Bu dünyadan olmamak yani bu dünyadan kopmayı Arzulamak
Bu benim seçimim
Her gün Hep aynı günü bastırıp yaşamamak için ruhsal açıdan
Modeller ve Kopyalar arasında ikonlar ve fantazmalar arasında
Temsilin kurulu kategorileri arasında beliren o yüce fark
O fark vardır ve bütün
Bütün farklar gibi bana bir şey öğretmez
Kimim ben
Neleri feda ettim
Terk ettiğim kim
Ne kadar ileri gittim
Yalnız bir nesne bir yarı nesne
Sanat eseri yok ya da ötesi
Benim, hıçkırıklara boğulmuş uğultular prensi
Benim, altından dişler o kimsesiz sfenksler
Ne serseri yıldızım ne de sarhoş gemi
Hiç olmayan kükremem hiç olmayan yeleler
Sevimsiz bir bisiklet hayaletiyim de sanki
Öpe öpe uyanır gözlerim boğulan döngüleri
Dirilir de bir gün görür müyüm gerçeği
Şarkılara dokunarak ya da mırıldanarak tarihi
Kim arka çıkar bana kim dertleşir benimle
Elimden tutup biri beni götürse
Adımlarım onunla yine de ölümlere
Nerede hanımelleri nerede yaseminler
O güleç ablalar nerede şimdi
Beni içine çekip yok eden o güzel cebir
İnci çıkaran çocuklar neredeler
Ne ninni avutur beni
Ne kılıç beni oyalar
Kör kadının eğirdiği yün
Yaza doğru yükseklerde eriyen kar
Bitişmez yaşamama hiç
İnansam da aşkına engin denizlerin
Ne yelkenim var ne de hevesim
Yaylar çizerim
Benzemez ve tınlayan serileriyle
Karanlık öncüleri ve zoraki eylemleriyle
Yaylar çizerim… sonsuz iri yaylar
Kendimi tekrar etmem
Bastırdığım için
Kendimi tekrar ettiğimden bastırırım
Neyi unuttuğunu bilmeden hep aynı güne uyanarak
Hep aynı güne uyandığımı anlıyorum tekrar edişimden
Aynı güne uyanmamı engelleyecek ne varsa
Güzel ölümlerin perde arkasında kalan
Tohumsal uzamım toplumculuğumdur benim
Halkı halk olarak bilen hakkın önünde eğilen
Ve “halk halk kokan o düş sütüyle”
İçi boş vaziyetsiz kutular değil
Hayaletler değil görünmeyen
Bendim o sarı çiçek Benimle ummanların sırrına eren Yunus benim Kırklarla yiten ben idim ben
Şehrin bütün pencerelerini açsa artık insanlar
Şu toprakları havalandırsa solucanlar
Nefes nefes alsa bu taşlar bu semalar
Otobüsler kötü kokar kötü kokar polyester
Güzellik Şöhrete gebe
Ölüm monokrom bir deniz
Devletin ötesine doğru kesintisiz bir akış
Aşk dedikleriyse Kuytuda kalmanın hıncını göklere taşımaktır
Ne kadar göründüğün Kiminle göründüğün Kimin seni gördüğü
Hesap içinde hesap Profilin profile profili
Eziyeti zulmü ıstırabı Kat kat katlayan üçü beşi
Erişirim binlerce kilometre ötelere Tıpkı bir sosyal medya hesabı gibi
Dağılırım her yana hiç olmayışımla
Ya da bir Antigone kendini bende doğurmuş da
Ne A ne B Olmayışım yani odunsu olmayışımla
Bir ordu kara bir yıldız bir girdap bir haliç
Olmayışımla yalnızca kendiliğini kuşanmış
Kutsal olmayan bir işaret
Varla yok arasına gerilmiş bir ip
Kendi çemberinde tik tak eden bir saat
Bir taksim bir bıçak bir set gibi hep
ya da hiç olmayışımla
Kitleyi ortadan ikiye bölen
Bir ikileme
Düşünce Kaos Simulakra Ölüm Fark Oyun
(Tekrar ve tarih derdi buna Karl… Søren ise Özgürlük)
Ütopyalar bana bir şey öğretmez Bana bir şey öğretmedi Freud
Ne Ahmet ne de Fuat
Beni ancak tahtakuruları fark etti
Hayran kaldığım yalnızca kaza dedektifleri
Sona yaklaştıkça arabadan çıkan müzik
Takırdayan kemikler o kör ulaklar olmasa
Dadanırdı rüyalarıma
Şehrin patriyarkal hanımı tepegöz kolonyalistler
Dergiler kötü kokar şairler kötü kokar
Güzellik kendini vermez mi hiç
Hiçbir acıyı dindirmez geçmişe duyulan özlem
Boşuna Gündüz yürüyüşlerinde çocuksu sohbetlerim
Gece oturmalarında Öfke dolu nöbetlerim Sebepsiz
Buradan oraya kadar her yer…
Karahindiba tablalarının yapraklarına sığınmış
Radika demekle çıtlık demek arasında yükselen
Milyonlarca yetim Güneşim… Minicik evim benim… Kullanışsız bir beşik
Buzdokuz 17 Mayıs-Haziran 2023.